Rıfat, yetimhaneden sonra kendisini sahiplenen Cevdet Baba sayesinde hayatını düzene koymuş, öğretmen olarak Bala’nın yaşadığı köye atanmıştır. Bala ve Rıfat’ın ilk bakışta başlayan aşkı, Mardin’in güçlü ve karanlık isimlerinden Nedim Uzunkaya’nın oğlu Yavuz’un saplantılı tutkusu nedeniyle kabusa dönüşür. Yavuz’un zorla kaçırıp tutsak ettiği Bala, ağır işkencelere maruz kalırken bir çocuk dünyaya getirir. Ancak Rıfat’ın sevdasından vazgeçmemesi, Bala’nın da cesaretiyle bu karanlık kaderden kaçarlar. Kimliklerini geride bırakıp öldü süsü vererek bir ormanın içinde gözlerden uzak, yeni bir hayat kurarlar.
Bu ormanda büyüyen altı kardeş, doğayla iç içe, huzurlu ama toplumdan yalıtılmış bir dünyada büyürler. Ancak bir gün Yavuz’un peşlerini bırakmayan intikam arzusu, kurdukları yuvalarını yerle bir eder. Anne ve babalarını kaybeden çocuklar, Bala ve Rıfat’ın onlara öğrettiği bilgiler sayesinde kaçar, hayatta kalmayı başarırlar. O andan itibaren, ailenin en büyüğü olan Azize hem anne hem de baba rolünü üstlenir.
Kardeşler, gidecek yerleri kalmayınca, babalarının bir zamanlar güvendiği “Aslan Amca”ya ulaşmak için İstanbul’un yolunu tutarlar. Ancak ormandan hiç çıkmamış bu altı çocuk için İstanbul; yabancı, karmaşık ve tehlikelerle doludur. Bu büyük şehirde Aslan Amca’ya ulaşmadan önce yolları Haşmet ve oğlu Yusuf’la kesişir. Her adımda yeni bir sınav, her dönemeçte zorlu bir mücadele onları beklemektedir.
Bu, çocuk yaşta büyümek zorunda kalan Azize, Zeliha ve Cemo’nun; kardeşlerini korumak için verdikleri fedakârlıkların, umutlarını kaybetmeden sürdürdükleri yaşam savaşının hikâyesidir. Masum bir aşkın gölgesinde başlayan, fakat acı ve dayanışmayla yoğrulan bu öykü; aile olmanın, dayanışmanın ve sevginin en saf halini gözler önüne serer.
