Yıllar önce kocasını kaybetme suçlamasıyla karşı karşıya kalan Ayşe, hamilelik döneminde girdiği bir cezaevinde kızını dünyaya getirir. Kendisinden kimsenin olmadığını hissederken en zor anlarında bile küçük bir umut için bebeğini kayınvalidesi Suna Saydamel’e emanet eder. Suna, kararlı ve acımasız bir iş kadını olarak kendi hatıralarını ve öfkesini içinde büyütür; torununa karşı olan sevgiyle bu öfkeyi bastırmaya çalışır.
Zamanla Ayşe için tek tesellisiz şey, gelen her ayın sonunda gördüğü birkaç fotoğraftır. Ancak özgürlüğüne kavuştuğunda, hayal kırıklığıyla karşılaşır: Fotoğraflardaki çocuk onun kızı değildir. Suna’nın yıllardır bir oyun kurduğunu, oğlunun ölümünden sorumlu tuttuğu kadından her şeyi çaldığını anlar.
Ayşe, kızının nerede olduğunu gizlice öğrenir ve Zeynep’in yıllar önce başka bir ailene evlat verildiğini, şimdi babası Kemal’in yanında büyüdüğünü keşfeder. Kararlı bir planla, Ayşe bakıcılık yapan kişi olarak Zeynep’in hayatına girer; kimliğini gizleyen bu yaklaşım kısa sürede annelik özlemiyle birleşir. Ancak koruma içgüdüsü, bir anne için sonsuza kadar yanına almak isteğine dönüşür ve her yolu denemeye karar verir.
İki yılkı sessizliğin ardından, Ayşe ve Zeynep arasındaki bağ derinleşirken, gerilim giderek yükselir. İzleyici, Suna’nın yıllardır sürdürdüğü oyunun ve Ayşe’nin acı dolu arayışının birleşiminde, ailenin parçalarını bir araya getirmenin bedelini görecektir.
İzlediğimiz bu hikaye, kayıp anneliğin özlemiyle yanıp tutuşan bir kadının, sevgiyi korumak adına nasıl adımlar atacığını ve bir ailenin beklenmedik bir intikamla nasıl sarsıldığını anlatıyor.
